Hipofiz bezi, burun boşluğunun arkasındaki sfenoid sinüs adı verilen sinüsün içine doğru giren sella tursika ( türk eğeri) adı verilen gerçekten eğer benzeri kemik yapı içine yerleşmiştir. Bu anatomik yapı sayesinde Hipofiz kitlelerine burun boşluğundan, hiç kafa tasını açmadan ve beyin dokusuna zarar vermeden ulaşmak münkündür. Tabiki bu sayede hastaların çok kısa sürede hastaneden taburcu edilmeleri, kısa sürede iyileşmeleri, sosyal ve iş hayatlarına dönmeleri de mümkün olmaktadır. Bu hastalar ameliyattan sonra 2 gün hastanede yatmakta, 2. gün evlerine dönmekte ve 2-3 hafta gibi kısa bir sürede normal hayatlarına dönmektedirler. Bu tekniğin bir diğer önemli avantajı da açık cerrahilerde olan saçlı derideki cilt kesisi ve kozmetik hiçbir iz olmamasıdır.
Bu yaklaşımda uzun yıllardır mikroskopik yaklaşım uygulanmakla beraber özellikle son yıllarda endoskopların kullanımı gündeme gelmiş hem yurdumuzda hem de dünyada giderek genişleyen bir uygulama alanı bulmuştur. Endoskopik yaklaşımda burun içindeki oluşumlar (septum, konkalar, vs) zarar görmeden direkt olarak sfenoid sinüse ulaşılmakta ve sadece anatomik boşluklar genişletilerek normal burun dokusuna zarar verilmemektedir. Bu sayede de ameliyat sonrası tampon uygulamasına gerek kalmamaktadır. Ayrıca endoskopun daha yakından görüntü sağlaması, daha iyi aydınlatma ve açılı görüşe sahip açılı endoskoplar olması ameliyatın başarısını (tümörün tamamen çıkartılmasını) mikroskopik yönteme göre çok fazla arttırmaktadır.
Endoskopik Hipofiz Cerrahisinde en önemli kısım ve belki de tecrübenin en fazla lazım olduğu kısım tümörün çıkartılması ve daha sonrasında beyne girilen yerin sağlam bir biçimde kapatılmasıdır. Tümörün çıkartılmasında bir çok teknik kullanılmakta olup teknik ne olursa olsun amaç mutlaka kitlenin tamamının çıkartılması olmalıdır. Tecrübeli hipofiz cerrahları için kitlenin büyüklüğü artık burundan ameliyat için sınırlayıcı bir kriter olmaktan çıkmıştır. Sabırla, doğru teknik ve aletlerle kitlenin tamamen çıkartılması ve hastaya başka tedavilere ihtiyaç duyurmamak en önemli hedef olmalıdır. Tabiki normal hipofiz bezinin korunması ve hastaların normal hormonal dengeye ulaşması diğer önemli amaç olmalıdır. Bu cerrahinin belki de en önemli kısmı açılan bölgenin kapatılmasıdır. Bu amaçla karından veya bacaktan alınan yağ dokusu, zar dokusu ve yapıştırıcılar kullanmaktayız. Doğru kapatma yapılması hastayı oluşabilecek menenjit gibi çok ciddi problemlerden koruyacaktır ki bu yüzden çok ama çok önemlidir.
Hipofiz cerrahisi oldukça güvenilir bir cerrahi olmasına rağmen her ameliyat gibi bazı sorunların yaşanmasına neden olabilmektedir. Bu oluşan problemlerin bir kısmı burun tıkanıklığı , koku kaybı şeklinde olabileceği gibi daha büyük sorunlara yol açan %1-5 sıklığında rastlanan BOS kaçakları , 1000/1 veya 10.000/1 oranında rastlanan görme sinirindeki ve şahdamarı ,karotis arter zedelenmeleri sayılabilir. Bunların minimuma inmesi için ameliyat öncesi gerekli radyolojik incelemelerin detaylı olarak yapılması ve tecrübeli cerrahların ameliyat yapması önemlidir. Ben kendi serimde (1350 hastalık endoskopik vaka serimde) en sık problemin beyin omurilik sıvısı (BOS) kaçağı olduğunu ve bu oranın da % 1.5 olduğunu gördüm. Tabiki daha ciddi pronblemlerden olan şah damarı yaralanma riski olsa da bu oran gerçekten çok düşük seviyelerdedir.
Sonuç olarak baktığımızda endoskopik hipofizde cerrahisi tümörün daha iyi çıkarılması ve oluşabilecek komplikasyonları minimuma indirmesi sayesinde tecrübeli ellerde çok etkili ve güvenli bir tedavi seçeneğidir.