Amaç:Beyin ödemi, beyin hücreleri ve hücreler arasında net sıvı artışıdır. Beyinde tümör, iskemi, enfeksiyon, kanama ve tavma sonucu gelişmektedir. Beyin ödemi kafa içi basıncını artırmakta, morbidite ve mortaliteyi etkilemektedir. Akuaporin 4 (AQP4) beyinde kan beyin engelinde saptanmış ve vazojenik ve hücresel beyin ödemi gelişmesinde etkin rol aldığı düşünülmektedir. Bu çalışmada global serebral iskemireperfüzyon modeli kullanılarak geliştirilen ödem üzerinde AQP4’ün etkinliği araştırılmıştır.
Yöntem:Çalışmada AQP4+/+ ve AQP4-/- CD1 ve 30-45 gr ağırlığında iki grup erkek fareler kullanılmıştır. Avertin (125mg/kg) anestezi ile dört damar oklüzyon-reperfüzyon modeli kullanılarak iskemik ödem oluşturulmuştur. Serebral kan akımı (Vasomedics, Minnesota, USA), iskemi-reprfüzyon sonrası yaşama yüzdesine, nörolojik skorlarına, beyin su miktarına, hipokampusdaki nöronların üzerindeki iskeminin patolojik görüntülerine, TTC boyama ile iskeminin gösterilmesine, Hemotoksilen Eozin ve NeuN ile nöronların boyanması ve AQP4, GFAP, MBP Iba1 immunolojik işaretleyicilerle AQP4’ün etkinliği araştırılmıştır.
Bulgular:Dört damar oklüzyon modelinin farelerin serebral kan akımını % 95 oranında azalttığı saptanmıştır. Farelerin serebral arterlerinin arka ve ön dolaşımları anatomik olarak da gösterilmiştir. Oklüzyon-reperyüzyonun ikinci gününde AQP4+/+ farelerinde ölümler başlamış ve 5 gününde % 50’si ölmüştür. Nörolojik skorlarında ise belirgin farlılık saptanmıştır. Beyin su içeriği AQP4+/+ de anlamlı farklılık bulunmuştur. Hipokampusda iskemik yaralanma skorlamasında ve TTC boyamasında anlamlı farklılık bulunmuştur. Astrosit, miyelin ve kan engeli inflamasyon göstergelerini gösteren immunolojik boyamalarında anlamlı farklılıklar saptanmıştır.
Tartışma:AQP4-/- farelerde yaşam kalitesi artmaktadır, nörolojik skorlarında belirgin iyileşme ve beyin ödemi daha az görülmektedir. AQP4 inhibitörleri geliştirildiğinde beyin ödemi tedavisine katkıda bulunacaktır.
Anahtar Sözcükler:Akuaporin 4, beyin ödemi, serebral iskemi
Amaç:Parkinson hastalığında mikroelektrod kayıt eşliğinde (MER) subtalamik nukleus (STN) derin beyin stimülasyonu (DBS) dünyada ilk kez Grenoble grubu tarafından 1993 yılında başlatıldı. Takip eden yıllarda MR görüntüleme tekniklerinin ilerlemesiyle STN’in motor kısmı olarak bilinen dorsolateral bölümü çok daha iyi görüntülenmeye başladı. Bu yüzden bazı merkezler STN DBS uygulamalarında preoperatif MR ile hedeflemeyi yeterli gördüler ve MER’in cerrahi süreyi uzattığı, kanama riskini arttırdığı gibi sebeplerle MER kullanımını terkettiler. Çalışmamızda MER kullanımının cerrahi süreye olan etkisini klinik sonuçlarımızla birlikte sunuyoruz.
Yöntem:Çalışmaya bilateral STN DBS uygulanan 18 Parkinson hastası (8 kadın, 10 erkek) dahil edildi. Preoperatif dönemde dorsolateral STN hedeflemesi indirekt-direkt hedefleme kombinasyonuyla ve MR-CT füzyonuyla yapıldı. Kullanılan mikroelektrod sayısı, santral trase ve diğer traselere bırakılan kalıcı elektrod sayısı ayrı ayrı not edildi. MER’in cerrahi için oluşturduğu kayıp zaman, ilk mikroelektrodun yerleştirilmesinden, makrostimülasyon ile etki ve yan etkinin test edidiği bölüme kadar geçen süre olarak hesaplandı. Postoperatif erken dönemde cerrahi ve hardware ilişkili yan etkiler not edildi.
Bulgular:Çalışmada 117 mikroelektrod kullanıldı (ortalama 6.5±1.3). 36 makroelektrod STN’e yerleştirildi. Santral traseye bırakılan kalıcı elektrod sayısı 25’di. (%69.4) MER, cerrahi süreyi ortalama 43.2±5.5 dk uzatıyordu. Postoperatif erken dönemde kanama, kontüzyo ya da enfeksiyon gözlenmedi.
Tartışma:MER eşliğinde STN DBS cerrahi süreyi uzatmaktadır. Bununla beraber, Vakalarımızda yaklaşık 1/3 hastada kalıcı elektrod için santral traseyi kullanmadığımız düşünülürse, MER kullanımının optimal klinik yanıtın intraoperatif dönemde alınamadığı durumlarda sırasıyla diğer uygun traselerin kullanımını sağlayarak olası zaman kaybını azalttığını ve optimal yanıtın alınmasına hala yardımcı olduğunu düşünüyoruz.
Anahtar Sözcükler:Mikroelektrod kayıt, sublamik nukleus, derin beyin stimülasyonu